NEFES ALIYOR MUSUN?

Dev dalgaların arasında çırpınırken buldum kendimi. Deniz suratıma sağlı sollu yumruk atarken benim tek bir amacım vardı; Nefes almak.. Daha önce hiç bu kadar korkmadım diye düşündüm. Hep böyle düşünür insan. Bu en zoru, bu en kötüsü… Bir sürü keşke hızlıca yokladı zihnimi. Ne zaman keşke derdi ki insan, ölüyor muydum?

Mücadelem ne kadar sürdü bilmiyorum, kazandım mı hiç bilmiyorum. Galiba tüm benliğimle kıyıya vurmuştum. Nefes alabildiğimi, içime çektiğim her soluk ciğerimi yaktığında anladım. Her soluk giderek azalan bir sızı bıraktı bende…

Öyle hemen ayağa kalkamazdım yorgundum. Dizlerimin üzerinde oturdum bir süre. Kollarımda kesikler, vücudumda morluklar vardı ve başımda keskin bir ağrı. Belli ki boğulmamak için verdiğim savaşta tüm uzuvlarım bocalamış, kendi kendimi yaralamıştım. İnsanın en iyi düşmanı yine kendisidir.

Ama öyle yada böyle kazanmıştım. Sendeleyerek kalktım ve yürüdüm. Arkama dönüp baktığımda izlerini dalgaların alıp götürdüğü yerde ben acı çekmiştim.

Beni takip eden ayak izlerim, her adım attığımda sızlayan yaralarımla. Arkamda bıraktığım ve yanıma aldıklarımla. Güneş bugün güzel, rüzgar kıvamında baharın. Çam kokusu alıyorum mis gibi. Ayaklarımı gıdıklayan sıcak kum. Nefes alıyorum…

Her şeyi ardında bırakamazsın., hepsini yanına alamazsın da. Evet dünya büyük, dertler derya, evren muamma. Ama sen bir çiçeği kokladığın, bir başı okşadığın, nefes aldığın kadarsın…