Bir adam tanıyorum iki kulağı bir burnu var. Aslında iyi biri ve biraz gaddar. Sesi gür ama kalbinde sadece kendi gür sesi yankılanan bir adam tanıyorum…
Bir kadın var, belli başlı replikler üzerine yaşadığı bir de hayatı. Sevilmiş mi bilmiyorum ama hiç merhamet edilmemiş belli. Sert bir kaya gibidir uzattığı elleri, tutamazsınız. Bakışları soğuktur mesela; Bakışları soğuk bir kadını sevemezsiniz…
Bir adam tanıyorum, tanımıyorum aslında. Karakteri dümdüz ortada kendine biçtiği rolün. Spotlar hep üstünde, aslında hep tedirgin. Ustalıkla icra ettiği her oyun sonunda seyirci memnun. Bu hep böyle olacak biliyorum ve sergiledigi her oyunu ilgiyle izliyorum…
Bir adam var, bir de kendi kalbini eze eze yürüdüğü yollar. Hiç durup soluklanmamış, bu yüzden bir kalbi yok. Omuz verilmemiş, yardım edilmemiş, kendi duvarlarının altında kalmış bir adamdan bahsediyorum. Çünkü o kendinden bahsetmeyi sevmez…
Bir çocuk henüz yirmilerinde. Kendinden büyük sözleriyle bana geldiği geçtiği yollardan fısıldıyor. Bir fısıltı çığlık gibi kanatır mı kulağını insanın. Bu çocuk; hiç olmamış ki çocuk…
Bir kadın. Bırakmış bazı şeylerin peşini çoktan. Üstüne giydiği gamsızlık yeleğinin cepleri kırk yama. Yüzüne netlediği bu gülümsemeyle kendine ne yapıyor böyle. Usta bir ip cambazı yapamaz onun yaptığını. Kim bu kadar üzdü bu kadını?

Ve bayıldık 😌